İnsanın yaşadığı yerin
dünya olduğu söylenildiğinde ifade edilen, insanın yaşadığı yer ile ilgili
gerçeğin sadece bir kısmıdır. Dünyanın
neresinde yaşadığı ise insanın gerçeğinin asıl kısmına karşılık gelir. Öyle ki kutuplarda
yaşayan Eskimolarla dört mevsime tanık olunan bir Akdeniz ülkesinde yaşayan
insanlar arasındaki farklar kapatılamayacak ölçüdedir. Yaşanılan yerler
arasındaki farklar salt iklimden kaynaklanmaz. Bu farkların oluşmasında
coğrafyanın etkisini kabullenmekte zorlanmayız. Bununla birlikte tarihin belirleyiciliğinin
coğrafi etkilerin önüne geçtiği de olur. Dünya üzerinde yaşanılan yerin insanlığımızı belirlemedeki
rolünü dikkate almadan dünya hayatını anlamlandırmak güçleşir.
“İnsanın dünyadaki varlığı önemli ölçüde
dünya üzerinde yaşadığı yerle irtibatı sayesinde şekillenir.” denilirse karşı
karşıya olduğumuz, kolaylıkla yabana atılamayacak bir düşüncedir. Öte yandan
dünya üzerinde yaşanılan yer, insana yeryüzündeki varlığını kavramada kayıtsız
kalamayacağı imkânlar sunar. Aslında baştan beri dile getirdiğimiz düşünceler “Milletim insanlık, vatanım yeryüzü” şeklinde
formüle edilebilecek anlayışı hatırlatacak her türlü yaklaşımla hesaplaşmanın
gerekliliğini ortaya koyuyor. Söz konusu anlayışa yatkınlık günümüzde neredeyse
ideolojik farklılıkları önemsizleştiren bir ortaklığı temsil etmekte. Bariz
düşünce farkları olduğunu bildiğimiz kesimlerde gözlenebilecek böylesi bir
anlayıştaki yaygınlık dışarıdan bakanları şaşırtacak düzeydedir.
Ne olmuş, nasıl olmuş da bir zamanların
enternasyonali evrime uğraya uğraya karşımıza küresellik yahut globalizasyon
namıyla arz-ı endam edivermiş. Böylece bir evrenselciliktir diyerek herkesin
bir ucundan tutuverdiği noktaya gelindi. Öyle ki sadece Karl Marx’ın “Dünyanın bütün
işçileri, birleşin!” çağrısının işitildiği
zamanlarda kalınmayıp Greenpeaceli çevrecilerin küresel çapta
örgütlenmesine tanık olduğumuz günlere erişildi. Asıl şaşırtıcı olan ise Müslümanlığın
uhuvvet-kardeşlik anlayışının içine kapsamı genişletilmek suretiyle Amerikan
bayrağının sokulmaya çalışıldığı günlere ulaşmamız.
Zihnimin bu düşüncelerin hücumuna
uğramasının sebebi çocukların devam ettiği bir yaz kursunun kapanış programında
“Ancak müminler kardeştir.” şeklindeki Kur’anî düsturun ifade ettiği anlamın
içine Amerikan bayrağı ile bir haçlı bayrağın sığdırılmaya çalışılması oldu.
Sahneye gelen çocukların her biri göğsünde farklı bir ülkenin bayrağını
taşıyordu. İşte bu bayraklar arasında Amerikan bayrağı ile bir Avrupa ülkesinin
haçlı bayrağına da yer verilmişti.
Karşılaşılan bu durum aslında iç içe geçmiş birçok yanılgının
habercisinden başkası değil. Böylesine apaçık, net, her türlü çarpıtmaya
kapalı, belirsizliklerden uzak bir İslami şiar(slogan)ın maruz bırakıldığı bu
durum Müslüman zihinlerin iğdiş edilebilirliğinin derecesini göstermesi
bakımından dikkate değer. Görülebildiği kadarıyla zihinler önce her türlü
şüpheden uzaklaştırılarak evrenselci yorumları kabule alıştırılıyor. Hiçbir
coğrafi bent, hiçbir kültürel set, hiçbir siyasi sınırlama, hiçbir dini sembol(şiar)
engel olarak görülmeyip evrenselci kabuller İslam’a dâhil edilmeye çalışılıyor.
Büyük yanılgı, bütün bunlardan kazançlı çıkanların İslam’ın mensuplarının
olacağının düşünülmesidir. Amerika’nın siyasi gücünün simgesi bayrak ile haçla
sembolize edilen tarihten gelen İslam’ın en büyük siyasi rakibinin -aslında
düşmanının demeliyiz- ifadesi olan bir bayrağın, İslam’ın simgesi olan hilâlli bayrakla yana
yana getirilmesi aymazlıktan başka neyle isimlendirilebilir.
Türkiye’nin önemini gölgeleyen sembolik
unsurlar bunlarla sınırlı değildi, söz konusu kapanış gösterisinde. Üzerindeki
hilâlle İslami değerlere atıf yapan Türk bayrağı bu topraklarda Kur’an’ın
öğretilmesinin teminatından başka nedir ki dikkat çekmeyecek bir unsur haline
getirilebiliyor. Türkiye’nin kimliğinin ifadesi, Türkiye’nin varlığının işareti
olan bayrak sıradanlaştırıldığı ölçüde kendimize vereceğimiz zararın düşmana
ihtiyaç bırakmayacak ölçüde olacağını göz ardı etmemek gerekir. Türkiye’nin
kimliğine vurgu yapmak, Türkiye’nin varlık şartlarına hayatiyet kazandırmak
için çabalamak bu topraklarda bir milletin yaşadığının işareti olacağı kadar,
bu milletin mensubu olan bizlere ayağımızın kaymasını engelleyecek yanılgılara
düşmekten güvende tutacak gücü de sağlayacaktır. Yanılgılar karşısında bizi ayık
kılacak olan bundan başkası değil.
yukselgel@mynet.com
Yorumlar
Yorum Gönder