İnsanın harcı nedir? Basitliğe talip olmak
mı? İnsanın basiti/basitliği talep etmesini doğal mı karşılamalı? İnsan için
uygun olan karmaşık olandan kaç(ın)mak mıdır? Bu sorulara karşılık bulmaya
çalışırken varlığa yönelmeyi öne
alarak işe girişmeli. Mevcudatı
dikkate alarak, mahlûkatı fark
ederek girişilecek cevap arayışı gerçeğe kapı aralar. İnsan, tabiatı basit
olarak mı algılıyor? Topluma yöneldiğimizde karşımıza çıkan yapı basit mi?
İnsan anlamak gayesiyle kendine baktığında gördüğünü basitlikle
vasıflandırabilir mi?
Mevcudata yönelecek dikkatli nazar
gördüğünün basitlikten uzak oluşu karşısında belki hayrete düşecek. Tabiattaki oluşun karmaşık mahiyetini
görmek hayreti artıracak. Toplum hakkında söylenenlere kulak vermek kadar
toplumda yaşananlara dikkat kesilmek ise buradaki yapının karmaşıklığını görmek
için yeterli olacaktır. Nazarımızı yönelttiğimiz alanlarda fark edilen çok
yönlü, karmaşık durum bunları anlama gayretinin sonucu olan düşünce
verimlerinin anlaşılmasında kolaycılığa sapmaktan bizi alıkoymalı.
Ortaya konulmuş, kelimelere yüklenmiş bir
düşünce, mübdii açısından olduğu kadar muhatapları açısından da ortalamayı
aşan, yukarıda bir gayreti beraberinde taşırsa ancak amacına ulaşma imkânını
elde bulundurabilir. Zaten yukarılarda olmayan bir zihin çabasının ortaya
koyduğu bir ürünü dikkate almakla kazanç içinde olunduğu düşünülmemeli. Öte
yandan üst bir zihin gayretinin ortaya koyduklarını değerlendirecek bir zihin
düşük niteliklerle yetinerek bunun üstesinden gelemez.
Belli niteliklere sahip bir metni anlamak
için sadece o metinle yüz yüze gelindiğinde gösterilecek gayret yeterli olmaz. Aslolan
öncesinde zihnen üst bir kavrayış düzeyini tutturacak noktaya gelinmiş
olmasıdır. Zihnin üst bir kavrayış düzeyine yükselmesi hangi eğitimle
gerçekleşir? Yüksek öğrenim tek başına bunu sağlar mı? Dahası bunun için yüksek
öğrenim görmüş olmak şart mıdır? Bu sorulara olumlu karşılık vermek o kadar
kolay değil. Tek başına yüksek öğrenimden geçmiş olmak yeterli olamayacağı gibi
üniversite dışında zihinsel kavrayışı geliştirme imkânlarının toplumdan topluma
değişebileceğini de hesaba katmak gerekir. Zihin kavrayışı bakımından bir seviye
kazanmanın en başta fertlerin kendi çabalarına bağlı olduğunu söylemeliyiz. Elbette
mensup olunan toplumun bu maksatla fertlere yol açıp açmayacağı meselenin
dikkate değer bir yönüdür.
İçinde yaşanılan toplum fertlerin emek
harcamak suretiyle bir şeyi elde etmesinin yolunu açmak yerine fertlere hiç
çaba göstermeden bir şeyleri kapmak için ortam sağlıyorsa sonuçta açığa çıkan iyilik olmayacaktır. Bir toplumda
“Değerli olan hiçbir şey bedelsiz elde edilemez.” bir düstur olarak fertlerce
benimsendiğinde buna zihinsel kavrayışı geliştirmek için gösterilen gayretler de
dâhil edilmelidir. Çünkü zihin kavrayışı bakımından fertlerine düşüklüğü reva
gören bir toplum bugününü ve geleceğini aydınlıktan mahrum bırakmış demektir.
Bir karmaşıklık var ve bu karmaşıklığı
anlama ve çözme yolunda mesafe almaktan söz ediyoruz. Zorlu bir şeyle karşı
karşıyayız, bu demektir ki zorlanacağız. Öte yandan insanın harcının
basitlikten yana olmaktan çok zoru başarmaya dönük olduğunu düşünmeye
eğilimliyiz. Basitlik insanı tembelliğe sevk edecekken zorluklarla baş etme
çabası kabiliyetleri açığa çıkaracak şekilde insanı biler. Yani zorlukların
insanı eğiten, geliştiren dahası üretken kılan yanı kendini belli ediyor. İlk
bakışta yanıltıcı gelen zorlukla mücadelenin insanı tüketecekmiş görüntüsü
vermesi, yerini zaman geçtikçe elden gelen çabayı ortaya koymaktan sağlanan
sürura ve görevini yapmaktan duyulan tatmine bırakır.
Hayatta sarahate ermek için göze alınması
gereken şeyin zoru talep etmek olduğu ve zorun altından kalkma çabasının
insanın kişiliğine yapıcı etkide bulunacağı böylece açıklık kazanıyor. Kim ki kolaya heves etmeyip yola koyulurken
gayret etme ve emek harcamayı elde bulundurursa hedefine varmakta gecikmez.
Kişiliğini yapmak için harç taşımaktan başka hedef ittihaz etmeyenlerin nasibi
ise her daim kazançtır, asla kayıp değil.
yukselgel@mynet.com
Yorumlar
Yorum Gönder